20 Kasım 2014 Perşembe

8 filistinli yaralandı

Fetih Hareketi'nin Kudüs Sözcüsü Enver Bedr, İsrail askerleri ile gösteri yapmak isteyen Filistinli gençler arasında gerginliğin yaşandığını belirterek, "İsrail askerlerinin Filistinli gençlere karşı gerçek mermi ve göz yaşartıcı gaz kullanması sonucu 8 kişi yaralandı, 7 kişi gazdan etkilendi" dedi. Bedr, İsrail askerlerinin şu anda Ebu Deys beldesinde evlere baskın yaparak gösterilere çıkan gençleri gözaltına almaya çalıştığını aktardı.

İsrail askerlerinin 1967'den beri ilk kez Mescid-i Aksa'nın mihrabının bulunduğu bölüme girmesinin ardından 18 Kasım'da Batı Kudüs'te bir sinagoga düzenlenen saldırıda 5 İsraillinin hayatını kaybetmesi şehirdeki gerilimi iyice arttırmıştı.

Süreçte herkesin atacağı adımlar var

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakanlık Sarayı'nda Türkmen milletvekilleriyle görüşmesinin ardından Irak İnsan Hakları Bakanı Muhammet Beyati, Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşad Salihi ve Türkmen milletvekilleri ile basın toplantısı düzenledi.

Davutoğlu, Irak ziyareti kapsamında yaptığı görüşmeler içinde en anlamlı görüşmelerden birisinin Türkmen milletvekilleri ile yaptığı görüşme olduğunu belirterek şunları söyledi:

"Türkiye ile Irak arasındaki dostluk, çok köklü arka plana, temellere sahiptir. Bu dostluğun köklerinden birisi de Irak'taki Türkmen mevcududur. Türkmenlerin Irak toplumu içinde edindikleri yer, tarihi olarak burada oynadıkları rol, Türkiye ile Irak arasındaki önemli bağlardan birini oluşturmuştur. Bütün Iraklılar, bizim akrabamızdır, Araplar, Kürtler, Türkmenler, Sünniler, Şiiler, bizim akrabamızdır. Ancak dil bağımız, tarihi irtibatlarımız dolayısıyla ve tabii Türkmenlerin Irak siyasetinde öncelikli rol oynaması, hep Türkiye'nin öncelikleri arasında yer aldı."

Ne zaman Irak'a gitse Türkmen milletvekilleri ile bir araya geldiğini, Türkiye'ye geldiklerinde de ağırladıklarını anlatan Davutoğlu, "Onların sıkıntılarını her zaman Irak hükümeti nezdinde takip ettik" dedi.

"NE TALEP GELİRSE BÜTÜN TALEPLERİ KARŞILANACAKTIR"

Son olaylarda Türkmen nüfusunun çok acılar yaşadığını aktaran Davutoğlu, "Özellikle IŞİD saldırılarından, coğrafi sınırları sonucu olarak en fazla etkilenen topluluklardan biri Türkmenler oldu" ifadesini kullandı.

Telafer'de büyük acıların yaşandığına işaret eden Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Dışişleri bakanıyken Telaferli Sünni ve Şii kökenli Türkmen kardeşlerimizi bir araya getirip barış ve uzlaşma alanındaki çalışmalarda beraber olmuştuk ama maalesef son olaylarda Şii Türkmenlerin Telafer'i terk etmeleri, terk etmek zorunda bırakılmaları, büyük yaralar oluşturdu. Türkiye olarak süratle alana intikal ederek onlar için kamplar kurma ve onların güvenliğini temin etme için elimizden geleni yapmaya çalıştık."

Davutoğlu, Türkmenlerin sancılı günlerinde ihtiyaçlarını tespit ettiklerini ve her şeyden önce insani olarak tüm Iraklı kesimlere yaptıkları gibi Türkmenlere de ellerinden gelen yardımı sürdüreceklerini kaydetti. İnsani yardım konusunda bundan sonra birlikte atılacak adımları görüşmelerde konuştuklarını bildiren Davutoğlu, "Ne talep gelirse bütün talepleri karşılanacaktır" dedi.

Davutoğlu, "mezhep ayrımı yapmaksızın insani taleplerin hepsini karşılamanın Türkiye'nin boynunun borcu olduğunu" belirterek, şu ana kadar yaklaşık 600 tıra yakın insani yardım malzemesinin Türkmenler'e ulaştırıldığını ifade etti. Bunun sadece son iki üç ay içinde yapılan yardım olduğunu hatırlatan Davutoğlu, 60 milyon dolar katkı sağlanmaya çalışıldığını, hastane, okul yapımı gibi ne talep edilirse de yapılmaya çalışılacağını dile getirdi.

Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İkinci önemli husus: Türkmenlerin bulundukları şehirleri, kasabaları, bölgeleri terk etmemeleri. Bu IŞİD belasından kurtulduktan sonra inşallah Türkmenler, asırlarca yaşadıkları topraklara, köylere, kasabalara, şehirlere geri dönmeliler."

Son olarak Emirli'deki olaylardan sonra buraya da ciddi bir insani kampanya başlatmak gerektiğine karar verdiklerini ifade eden Davutoğlu, "Gerekirse orada bir kamp kurma konusunda elimizden geleni yapmaya karar verdik" diye konuştu. Davutoğlu, Türkmen kimliğinin korunmasının Irak'taki tüm kimliklerin korunması gibi önemli olduğunun altını çizerek, vekillerin "farklı siyasi gruplara mensup olmakla birlikte, konu Türkmen meselesi olduğunda, Kerkük meselesi olduğunda Irak Parlamentosunda birlikte hareket etmeleri" konusunda kendilerine teşekkür ettiğini söyledi.

"Kerkük, Türkmenlerin, Arapların, Kürtlerin, bütün hepsinin ortak şehri olarak, güzel bir örnek olarak yaşatılmalıdır. Bu bizim Irak politikamızın esaslarındandır" diyen Davutoğlu, yakın zamanda bazı vekillerin şehit edilen yakınları olduğunu hatırlattı ve başsağlığı diledi. Başbakan Davutoğlu, "Gördüğünüz şu tabloda bile ne kadar şehidimizin yakını var, onların hepsini rahmetle anıyoruz. Bütün Türkmen davası için, bütün şehadet şerbeti içmiş kardeşlerimize bir kez daha rahmet diliyoruz" dedi.

Sağ tarafında İnsan Hakları Bakanının sol tarafında da İnsan Hakları Komisyonu Başkanı'nın bulunduğuna dikkati çeken Davutoğlu, "Yani Irak'taki insan hakları konusu Türkmenlere emanet. İnşallah bir daha Irak'ta kardeş kanı dökülmeyecek şekilde kalıcı barış sağlanır. Allah'tan tekrar şehitlerimize rahmet diliyoruz. Türkmen kardeşlerimizin acılarının dinmesi için elimizden gelen çabayı göstermeyi bir kere daha taahhüt ediyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

"HER GÜN YENİ BİR FİKİR ÇÖZÜM SÜRECİNE KATKI SAĞLAMAZ"

Davutoğlu, bir gazetecinin "Adalet Bakanı HDP Grup Başkanvekilleriyle görüştü ve sonrasında hasta tutuklularla ilgili bir düzenleme yapılabileceğine dair bir açıklama geldi HDP heyetinden böyle bir çalışma var mı? Çözüm süreciyle ilgili Selahattin Demirtaş’ın açıklamaları var: 30 kişilik bir komisyon kurulabilir, izleme süreciyle ilgili bu komisyonun yarısı hükümetin belirleyeceği isimler yarısının da HDP tarafından belirlenecek isimlerden oluşması yönünde. Böyle bir çalışma var mı" sorusunu şöyle yanıtladı:

"Adalet Bakanımızın görüşmesiyle ilgili tabii kendisinden bilgi alacağım. İnsani gerekçeler söz konusu olduğunda her zaman biz bu konuları dikkate almışızdır. Çözüm sürecinin daha ileri aşamalara gelmesi için herkesin yapacağı, herkesin birtakım atacağı adımlar var. Ancak diğer, Sayın Demirtaş'ın açıklamasıyla ilgili olarak mutabık kalınmayan hususların kamuoyuyla paylaşılması doğru şeyler değil. Her gün yeni bir fikir ortaya atılması Çözüm Süreci'ne katkı sağlamaz. Önemli olan şu ana kadar verilen sözlerin yerine getirilmesi. Ne adım atılacağı, ne olacağı konusunda da zaten hükümetimizin çok kararlı bir tutumu var. Buna özen gösterilmesi lazım.

Açıklamalar, çözüm sürecine destek olacak nitelikte olmalı. Yoksa daha yeterince istişare edilmemiş hususlarda konuşulmamış hususlarda, erkenden yapılan açıklamalar zannedildiği gibi olumlu bir tesir yapmaz. Çok dikkatli bir şekilde bu süreci yürütmemiz lazım. Geçmişte yapılan hataların da tekrar yapılmaması lazım. Biz gelişmeleri yakından takip edeceğiz. Ne zaman hangi adımın atılacağını da tabii bu görüşmeler neticelendikten sonra karar vereceğiz."

AA 

Hep Fitne Sokmaya çalıştılar

"hep Fitne Sokmaya çalıştılar" 

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, AK Parti içinde nifak çıkması için uğraşanların başarısız olduğunu, gelecekte de başarısız olacağını söyledi.
Kayseri Cumhuriyet Meydanı’nda vatandaşlara seslenen Başbakan Erdoğan’a Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut, AK Parti Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş ve Kayseri milletvekilleri eşlik etti.
"Bu önemli seçimde de Kayseri’yi yine finale bıraktık" diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Pazar günü sandığa gidiyoruz. Milletin adayını cumhurbaşkanlığına taşıyoruz. Rabb’im Türkiye için bir milat olan 10 Ağustos’u hayırlara vesile kılsın. 2007 yılındaki süreci siz çok yakından takip ettiniz. 11. cumhurbaşkanını seçmek üzere hazırlıklarımıza başladık. Adayımızı açıkladık ve ‘Cumhurbaşkanı adayımız kardeşim Abdullah Gül’ dedik. Kayseri Milletvekilimizi, yol arkadaşımızı 11. cumhurbaşkanı olmak üzere aday gösterdik. Geçmişte cumhurbaşkanlığı süreçleri nasıl işlediyse aynısını yaptık. İşte o esnada demokrasiden, milli iradenen hazzetmeyenler devreye girdiler. Cumhuriyet tarihi boyunca yapmaya çalıştıklarını yaptılar. AK Partili cumhurbaşkanı seçtirmeyeceğiz dediler. 367 garabetini ortaya çıkardılar. Demirel ve Sezer’in seçiminde olmayan şartları öne çıkardılar. Anayasa Mahkemesi de 367 şartını bize dayatı. Vazgeçebilirdik, geri adım atabilirdik, uzlaşma adı altında dışarıdan dayatılacak sipariş adaylara boyun eğebilirdik ama bunu yapmadık. Biz milletin partisiyiz, bize milletten başka kimse istikamet çizemez dedik. Danıştay’a saldırı yapıp gözdağı vermeye çalıştılar, hukuku çiğnediler, ’Öyleyse hodri meydan’ dedik. Millet yüzde 47 ile bizim arkamızda olduğunu gösterdi. 1938’den beri Türkiye için kriz sebebi olan, her seferinde tartışmalara yol açan cumhurbaşkanlığı seçimini artık parlamentodan alalım millete verelim, dedik. Bunun kararını çıkardık. Millet ne dedi, yüzde 69 oy oranı ile vekiller değil, biz seçeceğiz dedi. Onu da engellemeye çalıştılar. Anayasa değişikliği dönemin cumhurbaşkanı tarafından veto edildi ama halk oylamasını aşamadılar. Böylece bir dönemi kapattık 2007 yılında cumhurbaşkanlığı makamını bir vesayet makamı olmaktan çıkardık. 7 yıl Sayın Abdullah Gül ile son derece başarılı bir dönem geçirdik. Bu süreci hazmedemeyenler devamlı nifak tohumları ektiler. Ülkemiz için yaptıklarımızdan dolayı hep fitne sokmaya çalıştılar. Bunlardan biri de Bahçeliydi. Sayın Cumhurbaşkanımızı çok seviyor. Onun için araya nasıl bir fitne atarım diye çalışıyor. Devlet Bahçeli, biz bu makamlara milletle geldik. Siz yüzde 13’te kaldınız. Zerre kadar yüz olsa 16 yıldır o koltukta oturuyorsun çeker gidersin, ‘Ben bu işi başaramadım başkası gelsin’ dersin ama bunu yapacak irade yok. ’Kılıçdaroğlu sen gidecek misin?’ dedim, hayır, onlar bu yola iktidara talip olmak için çıkmıyorlar. Onlar sadece partilerinin koltuğunda oturmak için çıkıyorlar. Onlarda hizmet siyaseti yok. Biz bu yola çıktığımız andan itibaren birileri pusuya yattılar. Partimiz içinde nifak çıksın diye çok uğraştılar. Hiçbir zaman bunu başaramadılar. Bizim nasıl bir dava ahlakının sahibi olduğumuzu hiçbir zaman anlamadılar. Biz kökü Selçuklu’da olan ulu bir çınarın dallarıyız. Biz bu yola dün çıkmadık. Biz asırlardır bu kutlu yolda yürüyenlerin takipçileriyiz. Bizim davamızda sinsilik yok, arkadaşının kuyusunu kazmak yoktur. Millete hizmet yolunda bencillik yoktur. Haçlılar geldiler, bu toprakları işgal ettiler, umudumuzu yitirmedik. Moğollar geldi işgal etti, umudumuzu yitirmedik. Çanakkale’de, Sevr’de boyun eğmedik. Ezanımızı susturdular ama biz susmadık. Camilerimizi yıktılar ama biz yıkılmadık. Hapsettiler, tehdit ettiler, seçtiğimiz başbakanı idam ettiler sinmedik. Her seferinde, ’Allah’ın yardımı yakındır’ dedik. ’Sabreden zafere erişir’ dedik. İnşallah bu dava bu şekilde istikbale yürüyecek" diye konuştu.

"BAKİ OLAN DAVADIR"
"İsimler fanidir. Baki olan davadır" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Asırlar boyunca isimler üzerine bina edilmiş davaların peşinden gitmedik. Bizim dava sancağımızı omuzlayacak nice Genç Osmanlarımız var. Biz nifak için pusuda yatanları sevindirmeyeceğiz. AK Parti içinde sorun çıksın diye el ovuşturanlara, Bahçeli’ye, Kılıçdaroğlu’na prim vermeyeceğiz. Bizim ülkemiz için yapacak daha çok işimiz var. Büyük güne bir gün kaldı. Milletimizin takdiri ile milletin adayı emaneti devralacak. Reklam filmine MHP tahammül edemedi. Orda ezan vardı, seccade vardı, namaza durmuş Anadolu anası vardı. Bunlara MHP itiraz etti YSK da kabul etti. Ne oldu? Biz filmi durdurduk mu? Devam ediyor. Buyurun, ‘Şu ezanlar ki şehadetleri dinin demeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.’ Kardeşlerim işte bu Bahçeli bu, MHP bu, bunların kutsalı yok. Bunlarda sadece istismar var. Millet inşallah işte o filmde gördüğünüz gibi devletin parlayan yıldızını inşallah ehline devredecek. 28 Ağustos’tan itibaren devlet ve millet bir daha muhabbetle kucaklaşacak. 10 Ağustos öncesinde muhalefetin durumu içler acısı. Evlere şenlik aday siyaseti bilmiyor, İstiklal Marşı’nı bilmiyor. ’30 günde seçim olur mu?’ diyor. Keşke ona 40 gün daha ekleseydik de bunun ne olduğu da ortaya çıksaydı. En iyi bildiği konunun edebiyat ve tarih olduğunu söylüyordu. Orada da çaktı. Yahya Kemal’in Süleymaniye’de Bayram Namazı diye bir şiiri yok, Süleymaniye’de Bayram Sabahı diye şiiri var. Çarkçı Kemal’i biliyorduk ama bir de çarkçı Ekmel çıktı. Ordu’da partimize ihanet eden birini yanına almış, AK Partili Ertuğrul Özkök diyor. Herhalde Ertuğrul Özkök kalpten gitmiştir. Tamamen bilyeler dağılmış durumda. Hal bu. CHP’ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum. Buna mı oy vereceksiniz? Ey MHP’ye gönül veren kardeşlerim. Siz milliyetçisiniz. İstiklal Marşı’nı bile bilmeyen bu adaya nasıl oy vereceksiniz? Ekmel bu sıradan bir şiir değil, bu İstiklal Marşı. Bu adayı kimlerin desteklediğini görün. Pensilvanya 3 gün üst üste beddua seanslarıyla bu adayın arkasında. Almanların dergisi de bu adayın arkasında. Bölgenin tüm diktatörleri bu adayın arkasında. Nerede milletin hasmı varsa bu adayın arkasında. Büyük Türkiye’den rahatsız olanlar bu adayın arkasında. İşte onun için CHP ve MHP’ye, SP’ye, BBP’ye gönül veren kardeşim bu monşer adaya oy vermeyecekler. 10 Ağustos Türkiye’nin 77 milyonun kazanacağı bir milat olacak."
(İHA) 


İktisatçı Dr. Cemil Ertem Açıklaması


İktisatçı Dr. Cemil Ertem, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan döneminin ekonomi politikasının yarım kalan 2. Abdülhamit misyonunun tamamlayıcısı olduğunu ve bu noktada Batı ile hesaplaşmanın başladığını, güçlü Türkiye için büyük adımlar atıldığını söyledi.








İktisatçı Dr. Cemil ErtemCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan döneminin ekonomi politikasının yarım kalan 2. Abdülhamit misyonunun tamamlayıcısı olduğunu ve bu noktada Batı ile hesaplaşmanın başladığını, güçlü Türkiye için büyük adımlar atıldığını söyledi.
Moral FM'de yayınlanan Sabah Gündemi programına katılan Ertem, 2. Abdülhamit Han'ın da İstanbul boğaz köprüsü projesi olduğuna dikkat çekerek, "Konya ovası sulama projesi var. Konya ovasını müthiş bir zenginlik olarak değerlendirilmiş. Kudüs'teki petrol yatakları, Musul ve Kerkük'teki petrol yatakları, Bağdat'taki petrol yatakları hepsi tek tek tespit edilmiş. Bir Neft Bakanlığı kurulmuş. Bütün bunlara bağlı olarak yataklar tespit edilmiş, haritalandırılmış ve millileştirilmesi doğrultusunda adımlar atılmış. Hatta şöyle bir şey daha yapmış. Çok ilginçtir ki, 2. Abdülhamit 1881 yılında Duyun-u Umumiye'nin Osmanlı Devleti'nin başına bela edilmesinden sonra bütün bu MusulKerkükBağdat ve Ortadoğu'daki petrol yataklarını kendi mülküne geçirmiştir. Hatta o zaman 2. Abdülhamit'e 'Sen Hırsızsın' diye iftira atılmıştır. Bunun nedeni şudur: Duyun-u Umumiye bunlar el koymasın diyedir. Bunlar padişahın kişisel mülkü olmuştur ama 1909'daki devrim sonrasında tekrar bu yataklar hazineye devredilmiş ve hazineye devredildikten sonra Duyun-u umumiye bunlara el koymuştur. Yani Musul ve Kerkük elimizden 2. Abdülhamit'in hal edilmesinden sonra gitmiştir. Bir daha da hiçbir zaman geri alınamamıştır. ve Lozan'ın en önemli şartlarından birisi Türkiye'nin Misak-ı Milli sınırlarına uzanmamasıydı. Yani siz Musul ve Kerkük petrol yataklarına dokunmayacaksınız. Onlar Türkiye'nin değildir İngiltere'nindir maddesi Lozan'ın baş maddesidir. Lozan'ın en önemli iki maddesi vardır. Bir tanesi Boğaz geçişleridir. Boğaz geçişlerinin Türkiye'nin egemenliğinde olmamasıdır. İkincisi ise Ortadoğu'daki petrol yataklarının Türkiye egemenliğinde ve denetiminde olmamasıdır. 1936'da Montrö ile biraz şekilsel olarak boğaz geçişleri denetimine verildi. Lakin boğazlar batı için her zaman yolgeçen hanı olmuştur. 1936'dak Montrö iyileştirilmesinde Fahri Korutürk itiraf eder: 'Montrö esasında bir iyileştirmedir ama Stalin korkusu yüzünden Batı bunu yapmıştır' der. Dolayısıyla Erdoğan şimdi ne yapıyor? Marmaray ve Kanal İstanbul projesi ile hem Lozan hem Montrö'yü deliyor. Kuzey Irak Kürt Yönetimi ile petrol anlaşması yaparak Musul ve Kerkük'ün petrolünü denetim altına alıyor. İşte bu Batı'yı adeta çıldırttı ve deliye dönderdi. Gezi ayaklanması ve 17-25 Aralık operasyonlarına bu açıdan bakmak gerekir" dedi.
Batı'nın projelere bu sebeple karşı çıktığını belirten Ertem, "Bu projeler Lozan'ın parçalanması demektir. Lozan'ın parçalanması demek yeni bir dönem demektir. Hem Ortadoğu için yeni bir dönem hem Türkiye için yeni bir dönemdir ve Batı'nın Lozan'da kazandığını kaybetmesi demektir. Dolayısıyla hem Kanal İstanbul hem Marmarayprojelerine karşı çıkıyorlar. Marmaray'ın açılışına Japonya Başbakanı Shinzo Abe neden geldi?
Özellikle ÇinJaponya ve Pasifik Marmaray'ı destekliyor. Çünkü yeni İpekyol'u buradan geçiyor. Marmaray ve Kanal İstanbul yeni İpekyolu'nun geçiş alanıdır. Çin'in limanlarından yani Doğu Çin denizi limanlarından Pekin gibi büyük limanlardan başlayan yeni İpekyolu, Türkmenistan-Kırgızistan-Hazar Denizi üzerinden Bakü-Kars-Tiflis-Erzurum demiryolu ile Anadolu'ya bağlanıyor oradan hızlı tren hatlarıyla Marmaray geçişi kullanılarak Avrupa'ya varıyor. Biliyorsunuz daha önceki İpekyolu Güneydoğu'dan geçiyordu. Yeni İpekyolu daha kuzeyden geçiyor ve Anadolu içerisinden boğazları hızlı tren geçişleriyle kullanarak Avrupa'ya varıyor. ve bu şu anda Avrupa ve ABD'nin yaptığı Transatlantik Serbest Pazar Anlaşması'nın esasında alternatifi bir noktada ve onun bir tamamlayıcısı konumunda. Bu anlamda Pekin'den İstanbul-Berlin hattı kuruluyor. Bu hatAlmanya merkezli Avrupa'dan hem Londra'dan bağımsız olarak kuruluyor. Bu esasında yeni bir Dünya demektir. ve bir Doğu kalkınmasının Türkiye üzerinden küreselleşmesi anlamına gelir. Şimdi bütün bu farkındalığı oluşturan Recep Tayyip Erdoğan dönemidir. Bu dönem Türkiye'nin yeniden silkelenip kendine gelmesi dönemidir" diye konuştu. -İstanbul

League of Legends TR Maceraları #1

 Alıntıdır Yazar:   

Uzun süren bir aradan sonra League of Legends TR maceralarım ile karşınızdayım.

Amerika sunucularında geçirdiğim 2+ seneden sonra yayıncı dostlarımın, twitch yayınlarımızı izleyenlerin ısrarları sonucunda TR sunucusunda karakter açıp sakin sessiz ilerleyeyim istemiştim. 30. seviyeye 2 haftada yavaş yavaş gelir yeni arkadaşlar edinirim şeklinde bir planım vardı. Ancak sonuç, umulandan çok farklı oldu. 2 Hafta sonucunda 10. seviyeye bile gelemedim.  Bu macerada başımdan geçenleri kısaca sizler ile paylaşmak istiyorum.
1. seviyeden itibaren takım arkadaşı olduğum her bir vatandaş milli takım oyuncusu imiş. Her ne yaparsanız yapın birileri için yanlış. Hayır doğrusunu öğretmek uyarmak da yok. Sadece “report edin beyler” var. Dalga geçmek var. 7 ceddine kadar nufus müdürlüğü destekli küfür var.
S.a ya cevap vermemek oyunu satma sebebi.  Kimsenin dini inancı ve hayattan beklentisine saygısızlık yapmak istemem. Aynen benim inanç ve beklentilerime saygısızlık yapılmasını istemediğim gibi.  Ama “Allahın selamını almadın” diyerek oyunu satmak ( karşı takımı beslemek – oyundan çıkmak ) nedir ?
Cümle kurmak için gerekli olan tek yüklem “atmak”.  Base at, ward at, ulti at, tek at, dis at…  Sonuna at dediğiniz an gerekli bütün veri oluşmuş olmakta. Totem koymak, Üsse dönmek falan kelime dağarcığını zorlayan kavramlar.
Şiirsel yaklaşımlar :
“Adamın demeyç e bak
!%&% çocuğu , tek attı bana,
onu feedleyen midin ben
+%^!  tersten koyim.
maviyi sal bana
yoksa Afekağ”
34 senelik hayatımda duymadığım görmediğim bilmediğim kadar küfür. Çok dürüstçe itiraf ediyorum ki kimi küfürü anlamak için sözlük açtım. Oyunda geçen sürenin büyük bir kısmı küfür yazmak ve cevap olarak daha büyük/derin anlamlar içeren küfürler bulmak üzere geçiyor. Yeterli güç ve anlamda küfür edemeyenler ise direk “beyler ben afk-20 de sür ver”
Şampiyon seçimi sırasında “üst koridoru ver ” cümlesiyle başlayan sınırsız kavgalar ile sıradan çıkmalar sonucu oyunların bir türlü başlayamaması.
Kısaca “lanet olsun böyle oyuna da oyunculara da” denilmesi ile geçen stress sinir günleri
Her forumda, her grupta “küfüre karşıyız yazan” insanların artık yalancı ya da ikiyüzlü olduğuna eminim. Topladığımızda küfüre- bu pisliklere karşı olan insan sayısının  fazla olması gerekiyor ya da işte matematikte bir hata var.
Free to Play  oyun bu toplum için zarar ziyan sadece. Ban yersem yeni “çar” açarım hacı bana koymaz düşüncesi ile huzurlu bizim hanzuklar.
Twitch üzerinden yayın yapan ve bu eğitimsiz, nefret kusan insanların idolleri durumundaki yayıncıların ne durumda olduğunu da esef ile izlemekteyim. Kurtlar vadisi figüranları gibi “adamsın, kralsın, babasın, harbisin ” ile yavşak gevrek konuşmaları ,kendilerine karşıt görüş bildirenleri yasaklayıp  tonla laf etmeleri , arkalarındaki kraldan kralcı 4-5 bin kişilik “orduları” ile oyunun gerçek sahipleri olmuşlar. “Beğenmiyorsan başka oyuna hacı, burada ortam böyle” . Aralarında “insan” yok mu ? Var. Az ama yine de var.
Kadın yayıncı “meme açması” yada “elo boost ” olması dışında başarılı ise kesin destek veren birileri ya da erkek arkadaşı ile gelmiştir yaftası ile ezilmeye mahküm.
Hatta “kadınların kurduğu takım başarılı olamaz hacı. Onlar duygusal, hızlı karar falan alamazlar” diyen sakallılar da 4 bir köşeyi tutmuş durumda. Kadın doktora da gidemez bunlar. Eli titrer ameliyatta neme lazım. Hatta günah falandır…
eSpor sonunda Türkiye Futbol Ligi’nin bire bir klonu haline gelmiş, görünen o.  Mikrofon uzatılınca küfüre şiddete karşıyız diyen taraftarın maç sonu elinde satırla eşi çocugu yanındaki adama dalması ne kadar “Burası Türkiye” ise Lol için de bu aynen geçerli. Nasıl ki futbolda Avrupa başarısı yoksa. Lol için de geçerli.  Nasıl ki takımları inşaat şirketi sahipleri, tribünleri kahvehane müdavimleri yönetiyorsa Lol ‘de de aynı şey geçerli.
Ha bu yazı bir şey değiştirecek mi ? Hayır. Herkes halinden memnun.
Burası Türkiye. Burada ortam böyle.

Steam’in En Çok Satan Oyunları

Bilgisayarlarımızın vazgeçilmezlerinden biri olan Steam, Türk Lirası olaylarından sonra hala gündemdeki yerini koruyor.

Ubisoft’un bir anlık oyunlarının kaldırılması, oyun dünyasını birbirine katsa da kısa sürede sorunlar giderilmiş gibi duruyor. Hoş, gelecekte daha ne gibi dramalarla karşılaşacağız bilinmez ama şimdilik biz sadece oyunların tadını çıkartarak, hayatımıza devam edelim.
Geçtiğimiz haftalarda piyasaya çıkan Call of Dutynin yeni oyunu Steam’in en çok satanı olmuş. Hemen ardından futbol menajerlik oyunu olan FM 2015’i görüyoruz ve üçüncü sırada, kanlı gözyaşlarıyla içimizi parçalayan The Binding of Isaac Rebirth var.
İşte Steam’de geçtiğimiz haftanın en çok satan oyunları:
1. Call of Duty: Advanced Warfare
2. Football Manager 2015
3. The Binding of Isaac Rebirth
4. Call of Duty: Advanced Warfare Digital Pro Edition
5. Sid Meier’s Civilization: Beyond Earth
6. Farming Simulator 15
7. Counter-Strike: Global Offensive
8. Wolfenstein: The New Order
9. Borderlands: The Pre-Sequel
10. Banished

Sen işine bak, gerisini biz hallederiz

Sen işine bak, gerisini biz hallederiz

“Mağdur olduğunu herkes kabul ediyor. Ama durulma zamanı geldi. Sakin kalıp, sahaya odaklan. Bursa maçı çok kritik. Hocalarının, büyüklerinin sözünden çıkma. Yönetim olarak sonuna kadar arkandayız.”


F.BAHÇE Başkanı Aziz Yıldırım, A Milli Takım’ın Kazakistan’la oynadığı 2016 Avrupa Şampiyonası eleme maçı öncesi TT Arena’da patlak veren Volkan Demirel kriziyle ilgili sessizliğini bozdu. Olaya anında el atan ve milli file bekçisine destek olması için stada yakın arkadaşı Emre Belözoğlu’nun yanı sıra sarı-lacivertli kulübün korumalarını da gönderen başkan, morali yavaş yavaş düzelen Volkan’la özel bir görüşme yaptı.
ÇEVRESİNDEN aldığı destek sayesinde toparlanmaya başlayan kaptanın sadece işine konsantre olmasını isteyen sarı-lacivertlilerin 1 numarası kötü günlerin geride kaldığını, artık yeni bir sayfa açmanın zamanının geldiğini söyledi. İşte Volkan’ı hayata döndüren o konuşmadan öne çıkan nasihatler:
‘BÜYÜKLERİNİ DİNLE’
“KÜFÜRLERDEN dolayı mağdur durumda olduğunun herkes farkında. Etrafta senin hatalı olduğunu söyleyenler olacaktır. Bunlar çok normal. Ancak sen onlara kafanı takma. Bu saatten sonra, herkesin üzerine geldiği şu dönemde senin sakin kalman şart. Durulma zamanı geldi. Unutma ki kötü günler geride kaldı. Önümüzde çok kritik bir Bursaspor maçı var. Sen işine odaklan, maçlara konsantre ol. Hocalarının, büyüklerinin sözünden asla çıkma. İlk günden beri yönetim kurulu olarak biz senin arkandayız. Saha dışındaki konulara kafanı takmanı istemiyorum. Sen işine bak, gerisini biz hallederiz.”
Teknik heyet isyanda
Kartal ve yardımcıları, Volkan’ın Arena’daki aksaklıklara kurban gittiği görüşünde...
SON 3 gündür gördüğü destekten dolayı morali düzelen Volkan için teknik heyet de devrede. Aslında İsmail Kartal ve yardımcıları durum değerlendirmesi yaparken yaşanan olaydaki aksaklıları da tartışmadan edemedi. Daha önce de Arena’da birçok maç oynayan Volkan’ın F.Bahçe forması altında ısınmaya hiçbir zaman erken çıkartılmadığını dile getiren teknik heyet, “Milli Takım yetkilileri biraz uyanık olsa Volkan’ı sahaya takımdan ayrı ve erken çıkarmaz. Halbuki takımla çıkmış olsaydı tepkiler azalacaktı.

AYRICA her zaman aynı tepkiyi gördüğü kale arkası tribünü de bu konuda mimli. Kale arkasından ve o tribünün edeceği bireysel lafları duymaması için biraz daha kaleden uzak çalışacaktı. Bunlar önceden düşünülmüş olsa belki de olaylar bu şamaya hiç gelemeyecekti” itirafında bulundu.

Öne Çıkan Yayın

Merhaba ! Bloğumuzu Geri Aldık!

Uzun uğraşlar sonucu bloğumuzu geri aldık. Kaldığımız yerden devam edebiliriz :) Telif hakkı olduğunu düşünüyorsan lütfen sağ kutudan ilet...

rek